Ne kadar zordur bir ölümü karşılamak.Ölüm öyle bir gelir ki
ansızın ve bir misafir çoçuğu kadarda haylazdır ama asla sevimli
değildir.Ölümün kimi alacağı bilinmez.Giden kişi de zaten bilinmeze doğru
amansız ve uçsuz bucaksız bir yolcluğa çıkar.İlk yolculuğu 4 kollu bir
tahtadır.Maddi dünyadan bununla uğurlanır sevdiklerimiz ya da
sevemediklerimiz.Manevi dünya ise büyük bir sırdır.Kimse bilmez.Sadece
rivayetler vardır orayla ilgili.Herkes o rivayetlerden hoşuna gideni alır
beğenir ve kendisine uyarlar.Ateş düştüğü yeri yakar derler.Doğru bir
sözdür.Ölümün gündüzü ve gecesi vardır.Gündüzü gecesine kıyasla daha
kolaydır.Omzuna dayanabileceğin arkadaşların eşin dostun.Onlarla ölümün
gündüzünü yaşamak kolaydır.Bir de gecesi
vardır.Gündüz ölüp giden,gece tekrar dirilir.Anılarıyla
kokusuyla.Yastıkda bıraktığı koku sevdiği kişi için bir yaşama
belirtisidir.Giydiği kıyafetlerde kalan ter kokusu.Varım ben burdayım
demektir.Evin ona ait köşesi.Bak hala yaşıyorrum demektir.Sonra gece gidenlerle
konuşmaya başlar insan.Çünkü o kişi sevdikleri için gitmemiştir ki.Gündüz
gitmişti evet!Ama gece oldu döndü yine evine o!Her anı,her nefesi,her sesi hala
sevdiklerinin kulağında çınlar.Ama sadece geceleri.O hayatın zorluklarından
sıkıntılarından dolan kafalar yumuşacık yastıklarına düştüğü zaman akıllara
düşer gidenler.
Hiç kimsenin değeri hayyattayken anlaşılmaz.Atalarımız
boşuna dememişler'' kel ölür sırma saçlı olur,kör ölür badem gözlü olur'' gerçekten
de böyledir bu hayatta.Oflayıp pufladıklarımız her sözüne karşı çıktığımız
sevdiklerimiz bir gün gittiklerinde sadece geceleri görebileceğimizi
unutmamalıyız.Her ne kadar üzsekte birbirimizi,kırsakta,düşman bile olsak asla
ama asla unutmamalıyız.Değerinin bilinmesi gereken insanların da çok vakit
geçmeden değerlerini bilmeliyiz.Hiç bir şey için geç değildir.