17 Haziran 2014 Salı

Ölümün Gürültüsü

Ne kadar zordur bir ölümü karşılamak.Ölüm öyle bir gelir ki ansızın ve bir misafir çoçuğu kadarda haylazdır ama asla sevimli değildir.Ölümün kimi alacağı bilinmez.Giden kişi de zaten bilinmeze doğru amansız ve uçsuz bucaksız bir yolcluğa çıkar.İlk yolculuğu 4 kollu bir tahtadır.Maddi dünyadan bununla uğurlanır sevdiklerimiz ya da sevemediklerimiz.Manevi dünya ise büyük bir sırdır.Kimse bilmez.Sadece rivayetler vardır orayla ilgili.Herkes o rivayetlerden hoşuna gideni alır beğenir ve kendisine uyarlar.Ateş düştüğü yeri yakar derler.Doğru bir sözdür.Ölümün gündüzü ve gecesi vardır.Gündüzü gecesine kıyasla daha kolaydır.Omzuna dayanabileceğin arkadaşların eşin dostun.Onlarla ölümün gündüzünü yaşamak kolaydır.Bir de gecesi  vardır.Gündüz ölüp giden,gece tekrar dirilir.Anılarıyla kokusuyla.Yastıkda bıraktığı koku sevdiği kişi için bir yaşama belirtisidir.Giydiği kıyafetlerde kalan ter kokusu.Varım ben burdayım demektir.Evin ona ait köşesi.Bak hala yaşıyorrum demektir.Sonra gece gidenlerle konuşmaya başlar insan.Çünkü o kişi sevdikleri için gitmemiştir ki.Gündüz gitmişti evet!Ama gece oldu döndü yine evine o!Her anı,her nefesi,her sesi hala sevdiklerinin kulağında çınlar.Ama sadece geceleri.O hayatın zorluklarından sıkıntılarından dolan kafalar yumuşacık yastıklarına düştüğü zaman akıllara düşer gidenler.

Hiç kimsenin değeri hayyattayken anlaşılmaz.Atalarımız boşuna dememişler'' kel ölür sırma saçlı olur,kör ölür badem gözlü olur'' gerçekten de böyledir bu hayatta.Oflayıp pufladıklarımız her sözüne karşı çıktığımız sevdiklerimiz bir gün gittiklerinde sadece geceleri görebileceğimizi unutmamalıyız.Her ne kadar üzsekte birbirimizi,kırsakta,düşman bile olsak asla ama asla unutmamalıyız.Değerinin bilinmesi gereken insanların da çok vakit geçmeden değerlerini bilmeliyiz.Hiç bir şey için geç değildir.